O kadar büyük bir şey kazandırdınız ki Türkiye adına, ölçülmez // Ebru ARDA // 20 Eylül 2007

O kadar büyük bir şey kazandırdınız ki Türkiye adına, ölçülmez // Ebru ARDA // 20 Eylül 2007

Sydney’de yasıyoruz. Bir üniversite öğrencisiyim. Evet, ‘Güneydoğudan Öyküler’ adlı kitabınızı bitirdim. Keşke bitmeseydi diyorum herkes gibi. Benim bakış açıma göre bu kitabı okumayan kişi çok büyük bir eksikliğe sahiptir. Bu kitabın içinde yazan her kelime, her satır, her cümle büyük bir anlam taşıyor olmakla birlikte ölçüsüz değer taşıyor. Sene sonu Türkiyeme tatile geldiğimde kitabınızdan birkaç tane almak istiyorum (umarım bulurum çünkü eleştiriler kısmında bazı yerlerde bulunamadığı iddia ediliyor) ve buradaki Türk kurumlarına vereceğim. Sanırım böylelikle daha çok insanın eline geçecektir. Tabiî ki arkadaşlarıma da okutacağım ama geri vermemelerinden korkuyorum. Bu kitap benim için ne kadar değerli size anlatamam.

 Hala ‘Güneydoğudan Öyküler’ adli kitabınız hakkındaki heyecanımı düşüncelerimi ifade edemedim. İlk birkaç öyküyü okuduğumda şok içindeydim. ‘Nasıl? Olamaz’ falan demeye başladım kendi kendime. Bu bilgileri biz şimdiye kadar neden bilmedik, orada bu olaylar olurken biz neredeydik? Sonra onların apayrı bir dünyada yaşadıklarının farkına vardım. Bunlar Turkiye’de yaşanıyor ama onlar yine de apayrı bir dünyadalar. Çok etkilendim anlatamam, anlatmaya çalışıyorum ama yine olmuyor. Trende okudum hep kitabı. Bazen de yatmadan önce birkaç sayfa. Okumak için canım nasıl çekiyor anlatamam. O yüzden sindire sindire, yavaş yavaş, her kelimesini hafızama kazıyarak okudum. Trende zamanı geldi sinirlendim ama kitaba o kadar dalmışım ki yanımda kim var, nerdeyim hiç umurumda değil. Ben onların dünyasına ayak basmış ve oradaydım. Onlarla birlikte heyecanlandım, onlarla birlikte ağladım ve onlarla birlikte güldüm. Onlardan biri oldum resmen, belki bir asker belki de onların yanından ayrılmayan bir meraklı. Onlarla birlikte nöbet tuttum, iliklerime kadar üşüdüm, canım yandı, özlem çektim, annemi, babamı, kardeşimi, sevgilimi, karımı ve çocuklarımı özledim. Çatışma anında saklandım, bir kaya parçası bir duvar kenarı aradım, helikopterin gelmesi için dua ettim ve geldiğinde yaralı askeri ikinci kez helikopterin içine atabilmemiz için dua ettim, ter döktüm yalvardım, yakardım. Ve o ‘Telsiz’ denen şeye hem küfür ettim, hem de varlığına şükür ettim. Eve geri döndüklerinde karşısındaki insana ruh halini anlatmaya çalışırken yardım etmek istedim. İçim gitti ama ben de onun gibi, o kişinin anlaması imkânsız olduğunu biliyordum. Ağzından kelimeler döküldükçe “ben olsam onun yerine ne derdim?” diye düşüneceğime, ben de donup kalıp “boş ver yaşamadıktan sonra, o mermilerin başından vızıl vızıl geçmedikten, bir arkadaşının işkence yapılmış cesedini görmeden ya da operasyon sırasında canın bir sigara çekip de nasıl görünmeden içebilmenin yollarını aramadan bilemezler” dedim kendimce. Cesaretin, korkunun, özlemin ve riskin ne demek olduklarını asıl o zaman anladım. Halil’e çok güldüm. Onu, komutanı ve arkadaşlarını çok sevdim. Dedim ya ben ne zaman o kitabı okusam onlardan biri oldum. Keşke ama keşke erkek olsaydım ve bunları gerçekten yaşasaydım. Keşke bir asker olup da ben de her asker gibi ortak bir şekilde ‘irili ufaklı, yapışkanlı ya da kumaştan Türk bayrakları’ taşısaydım cebimde. Kitabı okuduğum bazı zamanlar hüsranla okula gittim canım sıkkın, moralim bozuk bir şekilde. Ve o ruh halinden kurtulmak pek de kolay olmadı. Aynı duyguları eve dönerken de yaşadım. Bu genelde böyle sürüp gitti. Tabii güldüğüm, neşelendiğim zamanlar da oldu, hatta gururdan yüreğimin kabardığı ‘Helal olsun aslanlarım!’ dediğim ve trende coştuğum zamanlar da oldu. Türk olduğum için tekrar kendimle gurur duydum ve gerçekten ne kadar çok şanslı olduğumu bir kere daha anımsadım. O kadar büyük bir şey kazandırdınız ki Türkiye adına ölçülmez. Size sonsuz teşekkürler ediyorum. Bu değerli bilgileri biz okurlara eksiksiz, olduğu gibi sunduğunuz için. Sanırım bu kitabı yayına sürmek kolay olmamıştır, emeği geçen herkese sonsuz teşekkür hepinize minnettarız. Amacınız gerektiği yerlere ulaşmakta devam ediyor, bundan şüpheniz olmasın. Yabancı arkadaşlarıma bile anlattığım oldu sordukları zaman. Kitap onlar için başka dilden olunca ilgilerini çekiyor. Şimdi tanıdığım birileri bu değerli kitabı okusun diye bekliyor ve hakkında sohbet edip tartışmak için onlarla bu güzel duyguları paylaşmak için sabırsızlanıyorum. Hep mutlu olmanız dileği ile size bir kere daha teşekkürlerimi sunmak istiyorum ve kendinize çok iyi bakmanızı istiyorum. Çünkü herkesin bildiği gibi sizin gibi değerli insanlara ihtiyacımız var. Ne mutlu sizi doğuran ve yetiştiren anne ve babanıza. Saygı ve sevgilerimle,

/ Okur Görüşleri

Share the Post