Hangi Nefes? // Deniz Som // Cumhuriyet // 28 Ekim 2009

Hangi Nefes? // Deniz Som // Cumhuriyet // 28 Ekim 2009

Öylesine ağır bir psikolojik savaş altındayız ki, yıllardır kirletilen bilinçaltları artık bilinçleri etkilemeye başladı. Örneğin bir “kahramanlık destanı” havasında sunulan Nefes filmini, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ dahi beğendiğini beyan etti! Oysa Nefes, reklamı yapıldığı gibi bir “vatan sağ olsun” filmi değil; tam aksine “sol gösterip sağ çakan” işbirlikçi bir propaganda filmiydi. Filmi özetlemek gerekirse.

Bir komando yüzbaşı, beraberinde 40 kadar komandoyla birlikte birkaç ay sonra yapılacak büyük bir operasyonda haberleşme üssü olarak kullanılacak Irak sınırına yakın dağın tepesindeki röle istasyonunu korumakla görevlendirilir. Tim, istasyona giderken “doktor” kod adlı teröristin liderliğindeki grup tarafından pusuya düşürülür ve yüzbaşının çok sevdiği asker arkadaşı şehit olur. Özel yaşamında, askerlik mesleğinde ve sosyal ilişkilerinde ağır bunalımlar yaşayan yüzbaşı, karakola geldikten sonra karısıyla yaptığı bir telefon görüşmesine “doktor”un hatta girerek konuşmaya karışması ve tacizde bulunması üzerine iyice sapıtır. Tugaydan kendisine verilen emir, sadece karakolu korumak olduğu halde yüzbaşı, ne karakolun fiziki korunmasına yönelik herhangi bir önlem alır ne de teröristlerin karakolun hem telefon hem de telsiz görüşmelerini dinlemesini önleyecek bir teknik çaba gösterir.

Yüzbaşının aklı, asker arkadaşını öldüren ve karısına tacizde bulunan “doktor” kod adlı teröriste takılı kalmıştır. Film, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ayrılıkçı terör örgütüne karşı yürüttüğü mücadelenin dekor olarak kullanıldığı bir “fon”da, acilen ruhsal tedaviye muhtaç bir komando yüzbaşının “kan davası”na dönüşür. Yüzbaşı, tugaya haber vermeden araziye çıkar; “doktor”un ekibinden birini öldürür ve yaraladığı kadın teröriste işkence yaparak “doktor”a meydan okur.

Günlerini Atatürk büstü parlatarak, damdaki karları küreyerek, namlunun ucunu mikrofon yapıp türkü söyleyerek, yüzbaşının atış talimlerindeki kurşun sesinden irkilerek geçiren “komando”lar, bir sabaha karşı baskına uğrar. Kimisi muskasına sarılarak, kimisi annesini arayarak delik deşik olurken yüzbaşı da tek kurşun atamadan alnının ortasından kurşunu yer! Film, artık Atatürk büstünün olmadığı kaidenin önünde, ölürken omuzlarını dik tutarak başını geriye sarkıtmış teröristin anıtsal görüntüsü ile biter! Suyu biraz daha kaynayan “kurbağa” da filmi alkışlar!

/ Hakkında Yazılanlar

Share the Post