Barış palavraları… // Hasan Pulur // Milliyet // 3 Ağustos 2006

Barış palavraları… // Hasan Pulur // Milliyet // 3 Ağustos 2006

İNANMAK ile güvenmek birlikte olmalı. İnsan güvenmediğine inanabilir mi?

Örnek çok tarih boyunca…

Bugün İsrail’in Filistin katliamını seyredenlerin “barış palavraları”na güvenecek miyiz ki inanalım?

Çoluk çocuk katliam yapılıyor, bebek cesetleri en gelişmiş iletişim araçlarıyla dünyanın gözüne sokuluyor, herkes güya dehşet içinde…

Ne yapılıyor?

“Barış palavraları” atılıyor.

İNANMAK ile güvenmek birlikte olmalı. İnsan güvenmediğine inanabilir mi?

Örnek çok tarih boyunca…

Bugün İsrail’in Filistin katliamını seyredenlerin “barış palavraları”na güvenecek miyiz ki inanalım?

Çoluk çocuk katliam yapılıyor, bebek cesetleri en gelişmiş iletişim araçlarıyla dünyanın gözüne sokuluyor, herkes güya dehşet içinde…

Ne yapılıyor?

“Barış palavraları” atılıyor.

Şimdi biz, bu palavralara inanacak mıyız?

Asla!

***

1974’te İsrail’deydik; Golan Tepeleri’ne yakın bir yerde İsrailli binbaşıya Birleşmiş Milletler’in kararlarını hatırlattık. O kararlarda, İsrail’in işgal ettikleri yerden geri çekilmesi isteniyordu!

Tercümanımız söylediklerimizi İsrail subayına anlattı, o da, müstehzi, sırıtarak bize sordu:

“Bu kararlar nerede alınmış?”

Biz de adamın attığı oltaya yakalandık:

“Birleşmiş Milletler’de, New York’ta!”

Binbaşı boynundaki dürbünü gözlerine götürdü, Suriye topraklarını taradı, sonra üzüntüyle başını salladı:

“New York çok uzak, göremiyorum!”

Gerçeğin karşısında sustuk. Yalnız biz mi? O düşünürler, siyasetçiler, binlerce kara kaplı kitaplarda yazılı olanlar, barış havarileri, cevap buydu…

Aradan 30 yıldan fazla geçti, gerçek değişmedi; hak, hukuk, adalet hepsi bir yana “güç, kuvvet” bir yana…

***

DÜNYANIN her yerinde savaşan şu insanların elindeki silahların markasına bakın, hepsi “barış severler”in imzasını taşıyor.

Hem silah yapıp satacaksın, para kazanacaksın, hem de birtakım tufeylileri toplayıp “barış” diyen sivil toplum kuruluşları kurdurarak “barış” oyunları tezgâhlayacaksın, bunların ceplerine, sattığın silahlardan kazandığın parayı koyacaksın.

***

BİZ bu barış teranelerine inanmayız, elbette “barış”a değil, “sahte barış” tüccarlarına…

İnanan varsa, gitsin, kolu, ayağı, bacağı kopmuş, ömür boyu sakat kalan “gaziler”e sorsun, “Bastığın mayın ne malıydı?” diye…

Hakan Evrensel’in “Güneydoğu Hikâyeleri”nde böyle bir mayın sahnesi vardır.

Güneydoğu’ya “barış” getirmek için, malum örgütlerden üç İtalyanın önüne Türk kumandan bir çuval mayın getirtir, masanın üzerine yayar:

“Bu mayınlara bakın, bunların içinde sizin de, İtalyanların da mayınları var. Bunları eşkıyaya veriyorsunuz, benim yiğitlerimi kolsuz, ayaksız, bacaksız bırakıyorsunuz. Sonra buraya barış için geldik diyorsunuz.

Utanın!”

***

EVET, utansınlar.

Hem onlar, hem onların yerli işbirlikçileri utansınlar.

Güvercin kanadına barış yazıp uçurmakla barış mı gelirmiş?..

Bir elinizde silah, bir elinizde güvercin…

Güvercin uçuracağına, silahı elinden bıraksana…

/ Hakkında Yazılanlar

Share the Post