“Nefes”i Seyredip Nefesleri Tutulanlar ve İki Film Bestesi… // Hasan Pulur // Milliyet // 29 Mart 2010

“Nefes”i Seyredip Nefesleri Tutulanlar ve İki Film Bestesi… // Hasan Pulur // Milliyet // 29 Mart 2010

Eğer, Yeşilçam’ın Sinema Ödülleri”nde en iyi film ödülünü “Nefes” değil de, “bir başka” film kazansaydı, gazetelerin, bazı televizyonların tutumu böyle mi olurdu?
Evet, gazeteler de, televizyonlarda “Nefes”in en iyi film seçildiğini duyurdular ama, haber olarak…
Çünkü “Nefes”in kazanması bazılarının hiç hoşuna gitmemiş…
Güneydoğu dağlarında, bir karakolda görevli 40 asker ve kumandanları, yüzbaşının öyküsü…
Bu filmin kazanması, hem de 2500 kişilik jürinin oylarıyla kazanması bazılarının hoşuna gitmemiş olabilir.
Kimdir bu bazıları?
* * *
Filmin senaryosunu yazanlardan “Güneydoğu Öyküleri”ni anlatan Hakan Evrensel “onları” şöyle anlatır:
“Arabesk dinlemeyi, kırmızısı eksik, sarılı, yeşilli restoranda lahmacun ve çiğköfte yiyenler sanki ülkenin diğer bölgeleri çok iyi durumdaymış gibi, doğu insanının içler acısı durumunu anlatan kitaplar yazanlar, film çevirmeyi entelektüellik sayanlar, bunun rantını yemek için birbirleriyle yarışanlar, ülkenin sadece bir bölümünün kültürünün tüm Türkiye’yi istila etmesine neden olanlar, Türkiye’yi sadece Güneydoğu Anadolu bölgesinden ibaretmiş gibi göstermeye çalışanlar, o hayranı oldukları insanlara, sadece kapıcı dairelerini layık görüp aşağılamaya çalışanlar.”(x)
* * *
“Nefes”i elbette nefeslerini tutup gözyaşlarını tutamayarak izleyenlerle “onlar” aynı duyguları paylaşamazlar.
“Nefes” bazılarının nefesini kesse de, bazılarının da nefesini açar.
* * *
Konudan konuya geçiyoruz ama…
Yeşilçam Ödülleri’nde de en iyi müziği Atilla Özdemiroğlu’nun “Vavien” filmine yaptığı beste kazandı. Özdemiroğlu, ödülünü almak için sahneye çıkınca, tam olarak ne dediğini anlayamadığımız bir şeyler söyledi, belli ki bir şeyleri eleştiriyordu, konuyu bilenler herhalde anladılar ama biz anlayamadık.
Acaba ne demişti?
* * *
Kendisini telefonla aradık, sorduk:
“Ne dediniz?”
Anlattı…
Ödül törenine eşlik eden ENBE orkestrası, filmler tanıtılırken o filmden bir parça çalıyordu, biz de öyle sanıyorduk.
Meğer öyle değilmiş…
Orkestra, gitarist Erkan Oğur’un “Mommo-Kızkardeşim” filmindeki parçasını çalmış…
Meğer öyle değilmiş, çalınan parça 1925’te ölen Fransız besteci Eric Satie’nin ünlü bestesiymiş…
* * *
Özdemiroğlu, önce bunun için orkestrayı uyarmış…
İkinci uyarısı da kendisiyle ilgili…
“Yedi Kocalı Hürmüz” filmi için çalınan beste kendisininmiş, belki bilirsiniz “Tanrım, biz kullarını yalnız koyma!” diye başlayan şarkının müziği…
Atilla Özdemiroğlu, bunu da uyarmış “Kusura bakmayın bu beste de benim!” demiş…
* * *
Özdemiroğlu bize bunları anlatırken birden ciddileşti, ses tonu sanki hırçınlaştı:
“Siz benden bilgi mi istiyorsunuz, yoksa beni sorguluyor musunuz?”
Önce “Bu ne demek?” diye kızmadık desek yalan olur, belki tam böyle diyemedik, ama kızdığımızı belli ettik…
* * *
Sonra düşündük, Atilla Özdemiroğlu haksız mı?
Toplumu o hale getirdiler ki, insanlar telefonda konuşmayı bile sakıncalı buluyor.
Öyle ya, söylediklerinin yarın hangi iddianamede karşısına çıkarılacağı belli mi?
Örnekler ortada, bilinemez…
Özel hayatla ilgili konuşmalar bile suç delili olarak gösteriliyorsa…
Atilla Özdemiroğlu haklı…
Kızdığımız için özür dileriz.

/ Hakkında Yazılanlar

Share the Post