“Kurunun Yanında Yaş da Yandı” // Tempo // Enis Tayman // 18 Mayıs 2005

“Kurunun Yanında Yaş da Yandı” // Tempo // Enis Tayman // 18 Mayıs 2005

Yayımlandığı zaman gürültü koparan ‘Güneydoğu’dan Öyküler’in yazarı Hakan Evrensel, ilk romanı ‘Yer Eksi İki’de de Güneydoğu’yu konu ediyor. Romanda bir gazetecinin gözünden Güneydoğu olaylarını anlatan Evrensel’e göre, sapla saman birbirine karıştırıldı

ET : ‘Yer Eksi iki’ romanını yazarken, Güneydoğu’yla ilgili gerçekleri tam anlamıyla ortaya serdiğinize inanıyor musunuz?

HE : Böyle bir iddiam yok. Hele konu oluk oluk kanın aktığı, sapla samanın birbirine karıştığı bir döneme ilişkin olunca ‘gerçek’ nedir, şüpheye düşüyor insan. Ben gözlemlerimden yola çıktım. Herkesin kendi doğruları var. Birisinin çıkıp “gerçeği tüm yönleriyle anlattım” demesi inandırıcı gelmiyor. Böyle bir şey teorik olarak da mümkün değil.

ET : Sizin Güneydoğu gerçeğiniz ne?

HE : PKK, acımasız bir terör örgütü ve geride sadece kan ve gözyaşı bıraktı. Bunu yaparken de bölgenin ekonomik ve sosyal sorunlarından yararlandı. Aslında halktan aldığından daha büyük oranda yurtdışından destek alarak güçlendi. Ne yazık ki, bu gerçekler göz ardı edildi.

ET : Romanda, “Bir gün burada akan kan, herkesin ayaklarına, paçalarına bulaşacak” diyorsunuz. Biraz daha açar mısınız?

HE : Yaşananları görmezden gelenler, bir şekilde bundan mağdur olacaklar. Terörle ulusal mücadele yapamadık. Tehditle, haraçla, parayla, propagandayla iş gören bir örgütle, yalnızca güvenlik güçleri karşı karşıya bırakıldı. Televizyon haberlerinde şehit sayısının çetelesinin tutulması ve üzerine kuru kuruya gözyaşı dökülmesi tercih edildi. Belki de Türk aydınıyla, Türk halkı arasındaki uçurum yüzünden, bu kopukluk yaşandı. Soyut bir kavram olan devlete toptan karşı çıkmak; o devletin vatandaşlarının hatalarını ortaya koyarak somut çözümler üretmekten daha kolay geldi çünkü.

ET : Bir de “Çünkü burası birbirlerinin yaşadıklarından habersiz insanların ülkesiydi” cümleniz var. Ya böyle olmasaydı?

HE : Bu kadar insan ölmeyecekti. Güneydoğu’da yaşanan her şeye, ülkenin geri kalanının duyarlılık göstermesi ve bir şeyler yapması sağlanacaktı. Yoksulluk ve sefaletin sadece Çukurca’da, Patnos’ta değil; Ilgaz’da, Zile’de, Biga’da da olduğu göz ardı edilmeyecekti.

ET : Sizce Türkiye, Güneydoğu’da açılan yarayı kapatacak güce sahip mi?

HE : Kesinlikle. PKK’nın bir terör örgütü olduğu ve hiçbir grubun, kesimin ya da topluluğun temsilcisi olmadığı, olamayacağı herkes tarafından anlaşıldığında ve örgütün dış desteği göz ardı edilmediğinde, çözüm süreci başlayacak, iyi organize olmuş katliam örgütü, aslında tüm Türkiye’ye ait sorunları kullandı ama sadece Güneydoğu’ya ait kültürel zenginlikleri sahiplenmeye kalktı. PKK’nın terörist kimliği herkes tarafından kabul ediliyor ama öne sürdüğü tezlere abartılı bir hoşgörüyle yaklaşılıyor.

ET : Sizce PKK terörü olmasaydı, Türkiye, Kürtlere dağ Türkleri denildiği ‘kart, kurt’ mantığını aşıp bugünlere gelebilir miydi?

HE : İnsanların kitleler halinde öldürüldüğü bir ortamda ne yazık ki tüm kavramlar birbirine karışıyor. Ben, “Kart-kurt mantığı var” diye PKK terörü yaşandığı iddiasına katılmıyorum, insan hayatından daha değerli hiçbir şey olmadığı gerçeği, bu ve benzeri tartışmaları havada bırakıyor. Evinizde çıkan bir yangın devam ederken, önce o yangını söndürmeye çalışırsınız. Irka dayalı bu tartışmaların bu çağda, hem de bu topraklarda yaşanıyor olması utanç verici değil mi?

ET : Terör ortamında, sizce sokaktaki adam ile terörist birbirinden ayrıldı mı?

HE : Tam değil. Bölgedeki feodal yapı tam olarak çözülemedi. Hâlâ töre cinayetleri yaşanması bunun en basit göstergesi. Kurunun yanında yaş da yandı. Bu da kendisini çaresiz ve terk edilmiş hisseden sokaktaki adamın çıkış yolunu dağlarda göreceği anlamına geliyor.

ET : Sizce medya, bu 20 yıl boyunca sağlıklı habercilik yapabildi mi?

HE : Ülkenin, birbirinin yaşadıklarından habersiz insanlarının temelinde de bu var zaten. Türk basını işlevini tam olarak yerine getiremedi. Güneydoğu haberleri, bölgede PKK baskısı altında çalışmak zorunda kalan birkaç muhabire bırakıldı. Romandaki gazeteci Ufuk karakteri gibi İstanbul’dan Güneydoğu’ya sadece haber yapmak için, o da en fazla birkaç günlüğüne gidildi. Yazılı ve görsel basın işin tam ortasına girmeliydi. Çok basit bir soru da benden size; yayımlanan birkaç kare fotoğrafla bir iki video görüntüsü dışında, yaşanan bir çatışmanın görsel belgesini gösterebilir misiniz? Buna cevap olarak öne sürülebilecek hiçbir gerekçenin, Türk halkının gerçeklerden habersiz bırakılmasından daha önemli olduğuna inanmıyorum.

/ Söyleşiler

Share the Post