Can Pazarı // İlhan Selçuk // Cumhuriyet // 24 Mayıs 1997

Can Pazarı // İlhan Selçuk // Cumhuriyet // 24 Mayıs 1997

Bir kitap okudum.
Adı:
“Güneydoğu’dan Öyküler.”
Yazan: Hakan Evrensel.
Kısa sürede 3’üncü baskısını yapan kitabı herkesin okumasında saymakla bitmez yarar var.
Medyada bir tartışma sürüyor: “Kuzey Irak Harekâtı”na çıkarken asker, hükümete haber verdi mi, vermedi mi?..
Nasıl olur?..

Bir kitap okudum.
Adı:
“Güneydoğu’dan Öyküler.”
Yazan: Hakan Evrensel.
Kısa sürede 3’üncü baskısını yapan kitabı herkesin okumasında saymakla bitmez yarar var.
Medyada bir tartışma sürüyor: “Kuzey Irak Harekâtı”na çıkarken asker, hükümete haber verdi mi, vermedi mi?..
Nasıl olur?..

Sınır ötesi harekât, bir devlette, hükümetten habersiz yapılabilir mi?
Soruya yanıt vermeden önce Hakan Evrensel’in kitabından bir alıntı yapmak istiyorum. (Gerçi yazar 2’nci sayfaya şöyle bir not düşmüş: “izin alınmadan kaynak gösterilerek de olsa alıntı yapılamaz.” Ancak beni bağışlasın, kendisini bulamadım.)
Uzun süre Güneydoğu ve Kuzey Irak’ta görev yapmış bir subay Hakan Evrensel, ordudan ayrılmış, silahı bırakmış, kalemi eline almış, “düşük yoğunluklu savaş”ı gerçeklerin dilinden anlatan öykü kitabı çok çarpıcı!.. Gerçekte bunlar “hayat-ı hakikiyye den sahneler!..
“Görev” başlıklı öyküden bir alıntı:
“Yaklaşık bir haftadır hazırlanıyoruz bu operasyona, ilk kez bu kadar gizlilik içinde hareket ediyoruz. Bizlere, yani bölük komutanlarına dahi, sadece ‘Hazırlanın’ emri verildi. Uzun süreli ve kesin istihbarat üzerine bir operasyona gideceğimizi biliyoruz, ama nereye gideceğimizi, ne zaman yola çıkacağımızı bilmiyoruz. Haritalarımızı bile üst karargâhta, yüksek rütbeli subaylar hazırlıyorlar. Söylenenlere göre baskın yapacakmışız ve her şey operasyona çıkış saatinden bir saat önce açıklanacakmış.” (…)
“Bir hafta sonra geri dönüyoruz. Yorgunuz, açız, kirliyiz. Ama disiplinliyiz, gururluyuz. (…) Eksiksiz döndüğümüz için Allah ‘a şükrediyorum. Ama bunca hazırlık, bunca sıkıntı boşa gittiği için lanet okuyorum. Hâlbuki ne kadar hazırlanmıştım, heyecanlanmıştım. O kadar yürüyoruz, kamplarına kadar giriyoruz, söndüremeden bıraktıktan ateşleri buluyoruz. Ama koskoca kampta, tek bir kişiyi bile göremeden geri dönüyoruz. Bu kadar gizliliğin sonunda, nasıl haber alıp kaçtıklarına, bölgeyi nasıl bu kadar çabuk boşalttıklarına aklım ermiyor. (…)
Sohbet arasında bir laf geçiyor. Biz operasyona çıktığımız gece, Cumhurbaşkanı Turgut Özal’/n, televizyondan ‘inlerinde vuracağız’ dediğini söylüyorlar. Lahmacunumu yerken, lokmalar boğazıma düğümleniyor. Kimse farkına varmıyor. Gözlerim doluyor.”
Asker yıllardan beri Güneydoğu’da savaşıyor; ordunun “Ateşle imtihanı” sürüyor; söz konusu olan “can pazarı “dır.
Peki, ne oluyor?
Orduda üst komutanlar subaylarının, subaylar da erlerinin nabzını tutarlar…;
Bu nabız kaç atmaya başladı?
Hangi ülkenin resmi okullarında devletin silahlı kuvvetlerine düşman din adamı yetiştirilir?..
Türk ordusunu Vietnam’daki Amerikan ordusu gibi gören entelimiz, şehitliği siyaset malzemesi gibi pazarlayan politikacımız, silahlı kuvvetlerine düşman dincimiz bir noktayı unutuyorlar:
Askere insan gibi bakmasını öğrenemedikçe, biz sivilleşemeyiz.

/ Hakkında Yazılanlar

Share the Post