Bugünün Ateşten Gömleği // Aydan Gündüz // Nisan 2005

Bugünün Ateşten Gömleği // Aydan Gündüz // Nisan 2005

Günün geç saatlerine kadar sarkan arsız bir sabah uykusundan birdenbire uyanıvermek.O dakikaya kadar duyup da aldırış etmediğiniz, gürültülü ve tedirgin edici ne kadar ses varsa işitmeye başlarsınız. Bazıları oturma odanızda, bazıları mutfağınızda, bazısı da tam yatağınızın yanındadır. Daha önce rahatınızı bozmayıp kulak tıkadığınız seslerin hattâ çığlıkların yakınınıza kadar sokulmuş olmasına hayret edip yeniden uyursunuz. Ta ki sonsuz ve derin bu uykunun aslında kabuslarla dolu olduğunu birileri size anlatana kadar. Bir tv dizisinden aklımda kalmış, çok bilinen bir romanın beyaz cam uyarlamasıydı. Başında bir kurşunla hastane yatağında, yaşadıklarını günlüğüne not eden Sakarya gazisi Peyami’nin hikayesindeydi anlatılan.

Günün geç saatlerine kadar sarkan arsız bir sabah uykusundan birdenbire uyanıvermek.O dakikaya kadar duyup da aldırış etmediğiniz, gürültülü ve tedirgin edici ne kadar ses varsa işitmeye başlarsınız. Bazıları oturma odanızda, bazıları mutfağınızda, bazısı da tam yatağınızın yanındadır. Daha önce rahatınızı bozmayıp kulak tıkadığınız seslerin hattâ çığlıkların yakınınıza kadar sokulmuş olmasına hayret edip yeniden uyursunuz. Ta ki sonsuz ve derin bu uykunun aslında kabuslarla dolu olduğunu birileri size anlatana kadar. Bir tv dizisinden aklımda kalmış, çok bilinen bir romanın beyaz cam uyarlamasıydı. Başında bir kurşunla hastane yatağında, yaşadıklarını günlüğüne not eden Sakarya gazisi Peyami’nin hikayesindeydi anlatılan.

Romanın yazarı Halide Edip kitabın önsözünde kim bilir o uzak gelecekte Türk gençliğinin sırtındaki ‘Ateşten gömlek ‘ ne kadar bizimkilerden farklı olacaktır demiş adeta bu günü görür gibi. Yirmi küsur senedir dipsiz ve boş bir eğitim politikanın da etkisiyle her geçen gün biraz daha eriyip yok olan tarih bilincimizin rahatsız edici gölgesidir aslında bu kitap.

Kimi çevrelerin varlığını umursamadığı ancak değerini ve önemini her zaman koruyacak olan, olmazsa olmaz kavramları geleceğe taşır bu tür romanlar. Tekrar ve yeniden aynı ateşten gömleği giymenin her zaman mümkün olduğunu hatırlatır belki de. Ya da Hakan Evrensel’in son romanındaki o kahramanlar gibi biz farkında olmasak da bu ateşten gömleği hep sırtında taşıyan insanların varlığını gösterir bize. Tayfun yüzbaşılar, Ali’ler, Ramazanlar Serkan’lar ve olayın hep dışında kalmanın acısını son anda ta içinde duyan Ufuk’lar. Bunların her birinin İhsan, Cemil ve Peyami’den ne farkı vardır. Onların seksen sene önce sırtına giydiği o ateşten gömlek şimdi yirmi birinci yüzyılın bu kahramanlarının sırtında değil midir? Belki de Halide Edip Türk gençliğinin giyeceği Ateşten Gömlek bizimkilerden çok farklı olacak derken bunu anlatmak istiyordu. Şekli değişmiş bir savaşta seksen sene öncesinin ruhuyla ölüme koşanların hikâyesini yazmış Hakan Evrensel.

Toprağını taşını müdafaa için dağdan kopan bu evlatlarını Anadolu bizden çok seviyor. Bütün türküleri onun üstüne diyen kurtuluş savaşını yaşamış o yazarın anlattıklarıyla Hakan Evrensel’in anlattıkları bu gün nasıl da örtüşüyor. Sonsuz ve derin bir uykunun rehavetiyle kulaklarımızı tıkadığımız, sırtında ateşten gömleğiyle dolaşan bu günün kahramanlarına ait bu hikâyelere sahip çıkma zamanı geldi de geçiyor bile. Hakan Evrensel’in romanını okuyarak insanın ta içine işleyen o acıyı anlamak ve belki de giymek o ateşten gömleği… Ne demişti Halide Edip ‘Ateşten gömlek taşıyanlar ısıttığı kadar yaktığını da bilir’.

*Halide Edip Adıvar-Ateşten Gömlek-Özgür Yayınları Onbirinci Basım Kasım 2004

/ Hakkında Yazılanlar

Share the Post