Boğazınızın Düğümlendiğini Hissedeceksiniz // Saygı Öztürk // Gözcü // 25 Nisan 2005

Boğazınızın Düğümlendiğini Hissedeceksiniz // Saygı Öztürk // Gözcü // 25 Nisan 2005

Bağımsızlık için savaşımız, Milli Mücadele yıllarından bugüne sürüyor. Kurtuluş Savaşı, 1970’lerde Kıbrıs’ta yaşadıklarımız ve nihayet 1990’larda yüreklerimizi, ocaklarımızı alev alev yakan PKK terörü ile mücadele.
Tamam ama ortaya koyduğumuz bu mücadeleyi gelecek kuşaklara aktarmak, o mücadelenin ruhunu, etini, kemiğini, cephesini ve gerisini durumdan habersiz kimselere ve dünyaya anlatmak, en az bu mücadelenin kendisi kadar önemli değil mi?

Bağımsızlık için savaşımız, Milli Mücadele yıllarından bugüne sürüyor. Kurtuluş Savaşı, 1970’lerde Kıbrıs’ta yaşadıklarımız ve nihayet 1990’larda yüreklerimizi, ocaklarımızı alev alev yakan PKK terörü ile mücadele.
Tamam ama ortaya koyduğumuz bu mücadeleyi gelecek kuşaklara aktarmak, o mücadelenin ruhunu, etini, kemiğini, cephesini ve gerisini durumdan habersiz kimselere ve dünyaya anlatmak, en az bu mücadelenin kendisi kadar önemli değil mi?

Bu çabayla yoğrulmuş çalışmalardan biri, ‘Güneydoğu’dan Öyküler’ kitabının yazan Hakan Eyrensel’in Alfa Yayınları’ndan çıkan ilk romanı “Yer Eksi İki. Roman, Güneydoğu Anadolu’da Türk Silâhlı Kuvvetleri önderliğinde gerçekleşen mücadeleyi anlatan bir ilk olmasının yanında, bu savaş sırasında orduda görev yapan, ateşin içinde vatanın bütünlüğü için çabalayan bir askerin kaleminden çıkması bakımından da önemli.
Roman 1993’ün Güneydoğusunda bölücü örgütle girişilen mücadeleyi, mücadelenin mekânlarını, kahramanlarını ayrıntılarıyla anlattığı gibi, aynı zamanda o dönemde bölgede yaşayan halkın ve görev için oraya gelen bir gazetecinin ruh hâlini ustaca ortaya koyuyor. Cephede yâre duyulan hasreti, toprağa duyulan sevdanın yoğunluğunu, törenin dağladığı yürekleri ve terörün yaktığı ocaklar bu romanda okuyucuyla buluşuyor.
Yazarın ifadesiyle ‘Yer Eksi İki’, o günleri yaşayıp da, yaşananlardan habersiz olanlara ya da olup bitene gözünü kapatanlar için yazılmış. Ama daha fazla o günlerde henüz doğmamış, 30. bini aşkın insanımızı bayrağa sanlı tabutlarla baba. ocağına döndüren terörü yaşamamış kuşaklara, 1990’lar Türkiye’sinin boğuştuğu, etnik kimlikçi, ayrılıkçı terörü, terörü besleyen kaynaklan anlatmak için kaleme alınmış. Tıpkı ‘Güneydoğu’dan Öyküler’de olduğu gibi, yaşananların bilinmemesine duyulan isyan, yaşananları insanlığa aktarma sorumluluğunu yüklemiş Hakan Evrensel’in sırtına.
Neden ‘Yer Eksi İki’? Romanda şöyle adatılıyor: Bir helikopter çatışma haberi üzerine havalanır ve hızla bölgeye gelir. Hemen altlarında var olan çatışmada savaşan arkadaşlarının durumundan endişe eden ve onlara yardım etmek isteyen birinci pilot yere çok yakın uçmaktadır. Bunun üzerine, daha tecrübesiz ikinci pilot, birinci pilota, ‘Komutanım, ne yapıyorsunuz, yer artı yirmide uçuyoruz’ der endişeli bir ses tonuyla. Birinci pilot da ikinci pilota dönüp, ‘Eğer böyle gitmezsek aşağıda yer eksi iki olacak insanlar var. Onlardan biri de benim arkadaşım’ diye karşılık verir. Yer eksi aslında mezar… Romanda anlatılan ise, hepimizin bir gün sonsuza kadar kalacağı bu ‘Yer Eksi İki’den önceki dört gün, yaşamın kendisi aslında.
Doğumdan ölüme kadar yaşamın her anına egemen duyguların tümü var romanda anlatılan bu dört günde. Düğünü için memleketine gidecek bir askeri, karnı burnunda eşini Ankara’da bırakarak vatan toprağı için savaşan bir yüzbaşının bebeğinin doğumuna gidebilme telâşını, kocası PKK’ya katılmış bir kadını bekleyen ağır töre geleneklerini ve kapana kısılmış bir genci… Hepsini sığdırmış bu mahşer gibi dört güne. Hem de müthiş bir kurguyla. Romanın üç kahramanı, sayfalar boyunca birbirlerine teğet geçerek anlatılıyor. Ta ki, o müthiş sona kadar. İşte o sonda sesinizin kısıldığını, boğazınızın düğümlendiğini hissedeceksiniz. Rakamlarla ifade edilen terörün içinde gerçek hayat hikâyelerinin nasıl da kaynayıp gittiğini fark edeceksiniz.
KAN KIRMIZISI GELİNCİKLER
Hakan Evrensel, romanını, bir süre önce hayata veda eden ordunun sevilen komutanlarından Emekli Orgeneral Doğu Aktulga ile 2002 yılında suikasta uğrayan Necip Hablemitoğlu’na ithaf etmiş. ‘Kemal’in Askeri’ ve ‘Kemal’in Öğretmeni’ sıfatlarıyla. Evrensel, kendini kitabın önüne çıkarmamak için de elinden geleni yapıyor. ‘Arkadaşlarımın mücadelesini, acılarını sahiplenmek, ortalarda bir Güneydoğu kahramanı gibi dolaşmak istemem’ diyor. Sadece kalemiyle arkadaşlarının ve bir dönem mensubu olmaktan gurur duyduğu Silâhlı Kuvvetlerin mücadelesine katkıda bulunmak istediğini anlatıyor.
Romanın her kelimesi, bir dönemin siyasal, ekonomik yapısını kökten etkileyen, bugün de benzer bir tehlikenin kaynağı, uyuşturucu başta olmak üzere çeşitli kaçakçılık faaliyetleri ve kimi yurtdışı desteklerle ayakta duran bir terör örgütünün yarattığı vahşeti, kan gölüne çevirdiği bir bölgeyi ve bütün bunlara karşın yaşamlarını onlarla mücadeleye adamış Güneydoğu kahramanlarını anlatıyor. Sonunda da bu mücadele uğruna verdiğimiz şehitleri gelinciklerle uğurluyor, yanına okurun gözyaşlarını alarak.
Bahar geldi yeniden. Güneş işitiyor ve yeryüzü baştan başa yemyeşil örtüyle kaplanıyor. Dikkatlice bakın, aralarından kırmızı, kan kırmızı gelinciklerin yükseldiğini göreceksiniz. Vatanın bağımsızlığı, bütünlüğü için şehit düşmüş kahramanlarımız, size minnettarız… Hakan Evrensel’in bu kitabı raflarda yerini aldığı gün, o çifte mutluluk yaşadı. Çünkü o gün bir çocukları dünyaya geldi. Hakan ve sevgili eşini yürekten kutluyor, babasının yaşadığı sıkıntıları, acıları, kan, gözyaşı, baruttan uzak yaşamasını diliyoruz.

/ Hakkında Yazılanlar

Share the Post