Bir sınır ötesi anısı… // Hasan Pulur // Milliyet // 20 Ekim 2007

Bir sınır ötesi anısı… // Hasan Pulur // Milliyet // 20 Ekim 2007

BÜTÜN dünyayı ayağa kaldırdık; televizyonlarda birinci haberiz: “Türkler Irak’a giriyor.”
Oysa girip girmeyeceğimiz belli değil, gireceksek de hedef PKK ama sen gel de bunu Batılılara anlat, Amerikan işgalini görmezler de…

BÜTÜN dünyayı ayağa kaldırdık; televizyonlarda birinci haberiz: “Türkler Irak’a giriyor.”
Oysa girip girmeyeceğimiz belli değil, gireceksek de hedef PKK ama sen gel de bunu Batılılara anlat, Amerikan işgalini görmezler de…
* * *
MECLİS olağanüstü çoğunlukla “tezkere”ye “evet” dedi ama, bu “Harekât yarın başlıyor” demek değil…
Belki de hiç başlamayacak…
Hem bu bizim kaçıncı sınır geçişimiz, kaçıncı sınır ötesi harekâtımız bilir misiniz?
* * *
BUNLARDAN birinin öyküsü. (x)
Birlikler bir haftadan beri “operasyon”a hazırlanıyorlar, büyük gizlilik içinde… Ne zaman yola çıkılacağı belli değil, nereye gidileceğini bölük komutanları bile bilmiyor. Haritaları bile üst karargâhta yüksek rütbeli subaylar hazırlıyor, baskın yapılacakmış, her şey operasyonun başlamasından bir saat önce açıklanacakmış.
* * *
BÖLÜK kumandanı, her kumandan gibi bölüğünü en iyi şekilde bilinmeyen operasyona hazırlıyor, o gün bölükteki her asker, kumandanının askerlik yaşamı boyunca yaptığı atışlardan fazla atış yaptı.
“Hadi oğlum!” diyordu, içinden:
“Yüreklerini, beyinlerini sana teslim etmişler, yürümekten taşlaşmış kaslarıyla, sırtına vurulan yükü taşıyıp gerektiğinde parmaklarını tetiğe dokunduracaklar, şuraya git dediğinde tereddütsüz gidecekler, öleceğini bile bile gidecekler. Gözlerinin feri sönene kadar sana bakacaklar, emirlerini ilahı kabul edecekler, sorgusuz sualsiz.”
* * *
BÖLÜK bu duygularla yola çıktı…
Bir hafta sonra geri dönüyorlar, yorgun, aç ve kirli…
Karakola girerken, diğer birliklerin erleri onları karşılıyor, kimi sırt çantalarını almak istiyor, kimi de ellerindeki ayran bardaklarını ve çikolatalarını vermek…
Ya disiplin?
Ne çantalarını veriyorlar, ne ayranı içiyorlar, kimse silahlardaki mermileri boşaltıp tekmil vermeden “Sağ ol” diye haykırmadan, suya, ayrana, ve çikolataya dokunmuyor.
Bir bölük komutanı sivilde pidecilik yapan ere lahmacun yaptırmış, bir haftadan beri ilk defa sıcak bir şey yiyorlar.
* * *
OPERASYONA giden bölük komutanı, eksiksiz döndükleri, şehit vermedikleri için Allah’a şükrediyor. Ama bu kadar hazırlığın da boşa gitmesine lanet ediyor. O kadar yürüyorsun, kamplarına kadar giriyorsun, söndürmeden bıraktıkları ateşleri buluyorsun, lakin koskoca kampta, tek bir kişiyi bile göremeden geri dönüyorsun… Akıl almıyor, bu kadar gizliliğe rağmen nasıl haber alıp kaçtıklarını…
* * *
YEMEKTEN sonra sohbet sırasında laf lafı açıyor.
Onlar operasyona çıktığı, terörist kampına doğru yürüdükleri sırada…
Bölük kumandanı, defterine şu notu düşüyor:
“Biz yoldayken, Cumhurbaşkanı Özal, gece televizyonda, eşkıyayı inlerinde vuracağız, demiş. Lahmacun yerken lokmalar boğazına düğümlendi, kimse farkına varmadı, gözlerim doldu.”
Bölük kumandanının anılarına eklenecek fazla bir şey var mı?
İbretle okumaktan başka…
(x) Güneydoğudan Öyküler, Hakan Evrensel, 1999.

/ Hakkında Yazılanlar

Share the Post