Askerlik anıları ya da palavraları… // Hasan Pulur // Milliyet // 1 Şubat 2009

Askerlik anıları ya da palavraları… // Hasan Pulur // Milliyet // 1 Şubat 2009

TÜRK erkeğinin askerlik anıları bitmez tükenmez, 24 ay askerlik yapar 240 ay anlatır; hele aynı dönemden, aynı tertipdenlerse… Askerlik anıları bir, “yatılı okul” anıları iki…
İçkili bir muhabbette laf askerlikten açılmışsa biri bitirir, biri başlar.
Tabii biraz da abartarak…

TÜRK erkeğinin askerlik anıları bitmez tükenmez, 24 ay askerlik yapar 240 ay anlatır; hele aynı dönemden, aynı tertipdenlerse… Askerlik anıları bir, “yatılı okul” anıları iki…
İçkili bir muhabbette laf askerlikten açılmışsa biri bitirir, biri başlar.
Tabii biraz da abartarak…
Bazen de ipin ucunu kaçıranlar vardır, at atabildiğin kadar tiyatro oyuncusu Atilla Olgaç gibi…
* * *
ANLAŞILDIĞINA göre “hazret” televizyonda iyice sallamış (!) bir çırpıda on kişiyi öbür tarafa gönderivermiş!
* * *
ADAMIN terhisine bir gün kalmış, askerlik bitiyor, tam o gün Kıbrıs harekâtı başlamış, böyle günde terhis olmak var mı, vatan ondan görev bekliyor, hemen Mersin’den Kıbrıs’a göndermişler…
Sonra?
* * *
SONRASINI dinleyin:
“Savaşın en acımasız ve en kanlı bölümünün sürdüğü temizleme harekâtında görev verdiler. Komutana yapamam, adam öldüremem, ben sanatçıyım dedim. Burada sanat bitti. Burası gerçek hayat, savaş, emir verdim mi öldüreceksin, dedi. İlk öldürdüğüm çocuk 19 yaşında, esir düşmüş bir askerdi. Silahı yüzüne doğrulttuğumda yüzüme tükürdü. Alnından vurdum, öldü. Daha sonraki çatışmalarda 9 kişiyi daha öldürdüm. Öldürdükten sonra gidip karagâhta ağlıyor, ertesi gün yine öldürüyordum. Rüyamdan çıkmıyor. Uzun süre psikolojik tedavi gördüm. Bu yüzden hâlâ et yiyemiyorum. Kan göremiyorum. Aklıma öldürdüğüm çocuklar, kokmuş cesetler geliyor.”
Adam asker değil, adam öldürme makinası…
* * *
LAKİN ertesi gün Atilla Olgaç “Valla billa ben yapmadım!“ diye tornistan ediyor.
“Söylediklerim senaryoydu. Programda söylemiş olduğum biri esir, 10 kişiyi öldürdüm cümlesi tamamen savaşın kötü ortamını, acımasızlığın vahşetini insanları şoke ederek anlatmak adına tarafımdan yazılmış bir senaryodur. Bütün bunların bir senaryo olduğunu açıklamak isterken reklam dönüşü program bitmiştir. Gerçekle bir ilgisi yoktur.”
* * *
RUMLAR da bu fırsatı kaçırırlar mı? İşi Uluslararası Savaş Suçluları Mahkemesi’ne göndermeğe hazırlanıyorlar.
Haksız değiller!
Eğer o mahkeme “palavra”yı suç delili kabul ederse… Hani “merdi kipti şecaat erzederken sirkatini söylermiş!” derler ya, tam bu misal…
* * *
YAZIYA girerken de “askerlik anıları”ndan söz ettik, kimi abartılı anılardan.
“Güneydoğu Hikayeleri”ni yazan, Güneydoğu’da görev yapan emekli subay Hakan Evrensel’in anılarında vardır…
Bilirsiniz askerlikte mektuplar okunur hele savaş halindeyse…
Hakan Evrensel, bir erin babasına yazdığı mektubu hâlâ hatırlar…
Delikanlı babasına mektupta durumunun iyi olduğunu, biraz sıkıntı çektiklerini, en zor olanın da “bir helikopterden bir başka helikoptere atlarken, silaha mermi doldurmak” diye yazmış.
Hakan Evrensel “Kim bu kahraman!” diye merak etmiş…
Kimmiş biliyor musunuz?
“Birliğin aşçısı!”
* * *
ATİLLA Olgaç’ın ki de, bu cins hatıralardan biri olmalı ama “palavra” deyip dosyayı kapatamazsınız…
Çünkü bir densizin palavrası, başımıza uluslararası sorun açacağa benzer.
Atilla Olgaç’ı tanımayanınız olabilir.
Sanıyoruz, Turan Selçuk ünlü çizgi romanı “Abdülcanbaz”da oynamıştı… Bir de Perran Kutman’ın oynadığı okul dizisinde “Din öğretmeni”ydi.
Adam tarihe, rolleriyle değil “palavrasıyla” geçti.

/ Hakkında Yazılanlar

Share the Post